top of page

Bir Sanatçı GünlüÄŸü
 

Fazla rastladığımız desen sergilerinin iyi bir örneÄŸini teÅŸkil eden "Desenler" sergisi, Serap MurathanoÄŸlu Eyrenci'nin 1971'den bu yana yaptığı desenlerin gün ışığına çıkarıyor. Bir çeÅŸit "Günlük" diyebileceÄŸimiz bu güçlü desenler, belgesel yanı ile de önemli.

 Serap Eyrenci'nin 1971 yılından günümüze kadar yaptığı desenleri gün ışığına çıkardığı ve "Desenler" adını verdiÄŸi sergisi, Atatürk Kültür Merkezi Sanat Galerisi'nde 7-24 Kasım tarihleri arasında izleyici ile buluÅŸuyor. ÖÄŸrencilik yıllarından kalan desen çalışmaları ile baÅŸlıyor bu sergi... Ardından 80'li yıllar, 90'lar, ve 2000'ler... Kara kalem, füzen, kuru boya, pastel, çini mürekkebi ve suluboya ile yaptığı desenler, sanatçının çevre ile olan iliÅŸkisini de ortaya koyuyor. Aynı zamanda fazla rastlanmayan desen sergilerine de iyi bir örnek teÅŸkil ediyor.
 

Resmin temelini oluÅŸturan desen, sanat tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Sanatçının, iç dünyasını ya da çevresini hızla aktarabildiÄŸi bir alandır. Åžöyle bir geriye dönüp bakarsak, Leonardo, Rembrandt, Ingres, Dürer, Degas yada Cezanne gibi ünlü sanatçıların eserlerinin çoÄŸunu desenlerin oluÅŸturduÄŸunu görürüz... Desene verdikleri önem ve anlam baÅŸlı başına bir olgudur. Belgesel yanı ile önemli olan desenler, sanatçıların içinde yaÅŸadıkları yıllara ait belirgin özellikleri ya da gözden kaçan ÅŸeyleri görmemizi saÄŸlayan bir araçtır aynı zamanda. Her sanatçı, yanında eli kolu gibi ayırmadan taşıdığı defterlerine çizimler, krokiler ya da desenler yapar... Her ne kadar bu sergide sanatçının defterlerini göremeyeceksek de bir atölye ziyareti sırasında gördüÄŸüm Serap Eyrenci'nin defterlere yapılmış desen çalışmaları bile, baÅŸlı başına bir sergi konusu oluÅŸturabilirdi...
 

Çizginin Gücü 
 

Sanatçının desenlerinde çizgi, belirleyici ve temel öÄŸe olarak dinamik bir yapı içerisinde izleyici ile buluÅŸuyor. Çizginin akışkan etkisi biçimi belirgin bir yapıya büründürüyor. Kimi zaman, uzansak tutacakmışız gibi duran bir insanda, kimi zaman bir çiçeÄŸin kıvrımında görüyoruz onu... Çizginin ritmi,kompozisyonun da ritmini belirlemektedir. Kompozisyonlar, sınırlı bir alanda gösterilen desenlerin etkisiyle kapalı bir etki oluÅŸturabiliyor. Ancak çizginin gücü her ÅŸeyin önüne çıkıyor... Malzemenin de etkisiyle kimi resimlerde vurgulanan saydamsı etki, dokunma duygusunu harekete geçiren bir görselliÄŸe büründürmektedir desenleri...

 Çevre, Eyrenci'nin sanat hayatında oldukça önemli bir öÄŸe... Sanatçının 70'li yıllardaki ilk desenlerini incelediÄŸimizde içinde yaÅŸadığı dönemin toplumsal sorunlarını gündeme alan desenler yaptığını görüyoruz. Yöresel izler taşıyan 'Göç', 'DüÄŸün' ya da 'Halay' gibi desenler sanatçının o dönem nelerden etkilendiÄŸinin birer örneÄŸidir sanki... Bu dönem desenlerde kalabalık insan grupları dikkat çekmektedir kağıdın yüzeyinde. Desenlerin isimlerinin çaÄŸrıştırdığı mekanlar izleyicinin gözlerinin önünde bir hayal olarak belirir yalnızca... Nerede durdukları belli olayan, sadece hissedilen 'yer'lerdir oraları... Bu, sanatçının yapıtlarının geneline yayılan bir etkidir. Tüm desenler arasındaki ortak payda mekanların belirsizliÄŸidir yalnızca... 80'li yılların ikinci yarısı, sanatçının desenlerinde bir arınma, yanı sıra doÄŸayı da sorgulamaya baÅŸladığı yıllardır diyebilirz sanırım. Bol figürlü kompozisyonların yerini yavaÅŸ yavaÅŸ yalın kompozisyonlara bıraktığı dönemlerdir. Toplumsal konuları hicvetme 70'lerde baÅŸlayıp bu yıllarda iyice belirginleÅŸen bir olgudur desenlerde. 'Ä°kiyüzlüler' ya da 'Galip Kim?' adlı resimler bu yılların en belirgin örneklerini oluÅŸturur. 90'lı yıllarda sanatçının yaptığı desenlere baktığımız zaman yaÅŸadığı çevredeki çingenelerin ya da kadınların portrelerinin ağırlıkta olduÄŸu görülmekte, ancak toplumsal konulara olan duyarlılığını, yergiyi, fantastik yaklaşımı, eleÅŸtirel, sorgulayan bakışını koruduÄŸu da görülmektedir. 2000'li yıllarda sanatçı, yüzeyde tek başına duran figürler yansıtıyor belki yalnızlığını, belki de toplumsal yalnızlığımızı... Özellikle 2000'li yıllarda sıkça rastladığımız sokak çocukları, darbukacı çocuklar bu yılların vazgeçilmez konularından yalnızca bazıları... Yine doÄŸaya dönmeye baÅŸladığımız yıllar olan 2000'ler, Etrenci'nin desenlerinin de konusunu oluÅŸturuyor ve doÄŸanın önemi ile çevre kirliliÄŸini yansıtan figürler izliyoruz resimlerinde... DoÄŸanın izleri sanatçının dünden bugüne yaptığı formlardır, çiçek ya da aÄŸaçlar gibi... Bunlar sanatçı için çok uzakta deÄŸildir. Her zaman olduÄŸu gibi çok yakınından almıştır bu figürleri... Ä°zlediÄŸi, her gün olmasa bile sıkça geçtiÄŸi yollar üzerindeki çiçekler ya da aÄŸaçlardır onlar tıpkı insanlar gibi...
 

 Ä°nsan figürü de sanatçının hayal dünyasının bir ürünü deÄŸildir desenlerinde. Bu noktada gördüÄŸü hiçbir yüzü unutmadığını belirten sanatçı, gördüÄŸü insanların portelerini kullanır çalışmalarında. YoÄŸun derinlik duygusunun hissedildiÄŸi desenler, 'yersiz'likleri kadar 'zamansız'lıklarıyla da etkiliyor bizi... Ä°çinde bulundukları derin sessizlik sarıyor sanki bizi de...

 Sanatçının irdelediÄŸi portreler, genellikle mutlu deÄŸildir... Onlar, kendi yalnızları içinde yaÅŸayan bir mahküm gibidirler... ÇoÄŸu doÄŸrudan izleyiciye bakmaz. Sanki gözlerini az önce kaçırmışlardır onlar. Yorgun ama aynı zamanda gururlu duruÅŸlarıyla etkilerler bizi... Sanatçı, kadın portrelerinde kendi portresinden esinlenmeler yaptığını belirlemektedir. Bu belki portrenin dudağının bir kıvrımında, belki de yanağının gamzesinde saklı olabilir.
 

 Sanatçının eserlerinde yıllara yayılan çeÅŸitli simgesel öÄŸeler bulunmaktadır. Kara kedi bunların en başında gelir... 1973 yılına tarihlenen 'Gizem' ya da 'Gotik Gizem' adlı çalışmalarında merdivenlerin başında bekler kara kedi kadını... Başına gelecek olan kötü ÅŸeylerin habercisi gibidir sanki... Bir uÄŸursuzluk, döngüsellik ya da yolunda gitmeyecek bir ÅŸeyleri fısıldar gibidir. Kompozisyonun döngüsel etkisi ile başı ve sonu görülmeyen merdivenin duruÅŸu, pekiÅŸtirir bu etkiyi resimde... BilinmezliÄŸin gizemi ve gerilimi sinmiÅŸtir mekana... Huni de sanatçının desenlerinde öne çıkan bir simgedir. Huni, bir ÅŸapka gibi konumlanmıştır bir kadının ya da erkeÄŸin başına... Kendine has insanları belirginleÅŸtiren bir göstergedir huni sanatçı için...

 Yaptığımız bir sohbet esnasında, 'Hiç Olmadığım Kadar Sakinim' adlı çalışmasında olduÄŸu gibi, bazen gün içerisinde yaÅŸadığı olayların kendisi üzerinde oluÅŸturduÄŸu psikolojik yansımaları da resmetmekte olduÄŸunu belirtmiÅŸti sanatçı. Dışavurumsal bu etki, aslında tüm resimlerinde görülen ve üzerine sinen güzel bir koku gibidir.
 

Serap Eyrenci, tüm çalışmaları ile kendi geçmiÅŸine ve gününe ışık tutuyor. Sanatçı, için bir çeÅŸit günlük gibidir aslında onlar. Çünkü çok uzaklardan deÄŸil, kendisinden ve kendi gördüklerinden yola çıkmıştır. Ustaca kullandığı kalemi ve fırçası ile kendi üslubunu oluÅŸturmuÅŸtur.
 

Hülya KüpcüoÄŸlu
Artist - Modern Dergisi
Kasım 2007

bottom of page