Serap Murathanoğlu Eyrenci - Desen Sergisi Üzerine
Ressam ve sanat eğitimcisi Serap Murathanoğlu Eyrenci 7 - 24 kasım 2007 tarihleri arasında İstanbul Atatürk Kültür Merkezi Sanat Galerisinde desenlerinden oluşan bir sergi açıyor. Bu, sanatçının 7. kişisel sergisi. Bir yıl içinde altı - yedi sergi açan sanatçılara karşın, Serap M. Eyrenci 1974'de İstanbul Güzel sanatlar Akademisi'ni bitirdiği tarihten 2007'ye dek pek çok yurtiçi ve yurtdışı karma sergiye katılmış olmakla birlikte altı kez kişsel sergi gerçekleştirmiş. Üstelik bu kez sergide yer alan çalışmalar 35 yıllık süreç içinde ürettiği desenlerinden seçtikleri. Salt desenden oluşan bu tür sergilerle sık sık karşılaşmıyoruz. Günümüz resim sanatı artık sadece tuval çalışmalarıyla sınırlı değil. Farklı disiplinleri bir arada uygulamaya çalışan sanatçılarda deseni eskisi kadar önemsemiyorlar. Oysa desen alışılmış tuval resmi için çok önemli bir öge. Resim sanatının olmazsa olmazı. Her hangi bir nesnenin deseni, o nesnenin biçimini, şeklini, dış görünüşünü gösterir. Bir resmin deseni ise, o resmin çizgiyle gösterilen kütlesidir. Desen resmin temelini oluşturur. Renk, ışık v.s. gibi diğer ögeler desenin üzerine oturtulur.
Serap Murathanoğlu Eyrenci'yi de resimde en çok ilgilendiren, çizgilerin ritmi ve dinamizmiyle biçimlenen desenidir. Güzel Sanatlar Akademisinde Neşet Günal'ın öğrencisi olan sanatçı, 1976 yılında Akademiye asistan olarak girmiş ve Temel Sanat Eğitimi Bölümünde çalışmaya başlamıştır. Resim Bölümüne geçtikten sonra da yine çizgi ritmine çok önem veren Devrim Erbil atölyesinde asistanlık yapmış, sanat eğitimcisi olarak da asistanlıktan profesörlüğe giden süreçte hem kendi çalışmalarında, hemde yetiştirdiği öğrencilerinde deseni her zaman birinci sırada tutmuş; bu tutumunu bilimsel çalışmalarına seçtiği konularda da sürdürmüştür. Sanatta Yeterlik tezinin konusunu "Minyatür ve Çağdaşı Resim Sanatı Üzerine Bir İrdelem" olarak belirlemiş; "Doku", "Desen" başlıklı yayınlanmamış araştırmalarında da aynı konuyu bir kez daha farklı bir açıdan incelemiştir. 2006 yılında Akademideki görevinden emekli olduktan sonra da Doğuş Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi'nde verdiği derslerin başında temel sanat eğitimi ve desen gelmektedir.
Bu sergi kurşun kalem, füzen, kuru boya, renkli pastel, çini mürekkebi ve suluboya ile çalıştığı desenlerinden seçtikleriyle oluşturulmuştur. Renksiz, tarama tekniğinde çini mürekkebi veya yağlı kömür kalemle şekillenen çalışmaların yanı sıra tek renkli veya çok renkli pastel veya suluboya desenlerle çeşitlilik kazanıyor.
Öncelikli konusu insan olan yapıtlar sağlam bir desen anlayışıyla gerçeklik ve fantastik gerçeklik arasında gidip gelen bir çizgide. Aşırıya kaçmayan bir deformasyonla biçimlendirdiği dışavurumcu bir anlayışla kendine özgü bir anlatım dili ortaya koyuyor.
Mağara insanları, sarhoşlar, müzisyenler, çingeneler, sokak çocukları, işçiler, köylüler, yoksullar, hastalar seçtiği konular olarak toplumsal yaşama ve olaylara bağlı olmakla birlikte sanatçı kendi düşünsel bireyselliğiyle değerlendirip, imgelere dönüştürüp hayal süzgecinden geçirerek biçimlendirdiği yapıtlar. Kimi zaman ironik bir yaklaşım, kimi zaman da yerginin öne çıktığı düşündüren, sorgulayan, eleştiren ifadeci yönü ağır basan bir tavır.
Portreler veya çok figürlü kompozisyonlarda insan figürleri geniş derinlikli bir boşluk içinde ön plana yerleştirilirken genel perspektif kurallarından daha çok hiyerarşik bir düzen içinde. Önemli olan figür önde ve daha büyük olarak yer alırken, ikinci derecede olan figürler arkaya atılıyor. Çizginin dinamizmi kompozisyonun ritmini oluşturuyor. İnsani varlık olarak belli bir zaman ve mekana bağlamayan çalışmalar, yerini son dönemde daha belirgin mekanlara bırakıyor. Figürlerin yüzlerine yansıyan sevinç, hüzün, acı gibi duygular sanatçının yaşadığı çevreden ve olaylardan edindiği izlenimlerin onun bilincinde kalan tortuların ifadeye dönüşmüş biçimleri. Figürlerin tavır ve hareketlerindeki canlılık ya da durağanlık insan psikolojisinin çeşitli yollarla ifadesinde çeşitlilik kazanırken çizgisel bir ritim de yaratıyor.
Serap M. Eyrenci çok iyi bir gözlemci. İnsanla ve doğayla ilgili gözlemlerinden ve yaşadıklarından geriye kalanlar bazen oldukça gerçekçi, bazen de kararında bir deformasyonla fantastik kurgulara dönüşüyor. Bir çok çalışmasında kullandığı kedi, köpek, huni gibi simgelerle kendini sembolize ederken, insanın açıklanmayan gizini de dile getiriyor. Dönem dönem bazı konulara yoğunlaşarak çalışmalarını aynı konu etrafında çeşitlendiriyor. 1977'de meyhaneler, sarhoşlar, çalgıcılar gibi sosyal içerikli kompozisyonlar yaparken, 1978-1980'li yıllarda ise hüzünlü, dramatik bir ifadecilikle zayıf, hasta yatan, kafası gözü bağlı tiplemelerle dönemin politik olaylarını sanata yansıtıyor. Ayrıca, ağaç, kaya ve ölü kuşlarla nesnel gerçeklikte kaynağını bulan, fantastik gerçekliğe bağlanabilen bu doğa görüntüleriyle devingen dinamik bir ritm içinde soyutlamaya yöneliyor. Suluboya desenlerindeki yumuşak, akıcı ve armonik düenlemelere karşın, renkli pastellerde daha sert ve kontras renklerin hakim olduğu görülüyor.
2002'de İtalya'da ve Rusya'da açılan "Avrupalı Patelist sanatçılar" sergilerine de katılan Eyrenci, pastelle yarattığı desenlerinde de kendine özgü üslubunu ustalıkla uyguluyor.
Prof.Dr. Ayla Ersoy